Pages

14 Ağustos 2014 Perşembe

hakimiyet-i eşya

Sinir bozucu bir yazım yanlışı/söylem ile söze başlamak istiyorum. Altı yılda üçüncü kez taşınmayı başarmış bir aile olarak nakliye konusunda uzmanlaşmış olmamız gerekiyor. Hayır efendim, ben dahil bütün sülale eşyaları taşıdık/taşıdınız/yerleştirdiniz mi diyebiliyor. Eşyalar değil efendim, eşya diye haykırıyor bir tarafım ama nafile. Israrla herkes eşyalar diyebiliyor. Bırakınız desinler, bırakınız diyelim de.. Ah bu içimizdeki doğrular!

Neyse, gelelim taşınma işine. Her defasında aynı şeyi düşünüyorum, biz değil eşya taşınıyor. Onlar istedikleri yere yerleşiyor çünkü yerleri belli. Mesela bir buzdolabı salona gitmez asla, öyle ilkeleri var. Sonra şifonyerin mutfakta ne işi var ayol! Kocaman LCD TV'de o en havalı koltuk takımı da salonda olmalı.Terlikler antrede, havlular banyoda olmalı. Peki biz nerede olacağız sorusu? Sordum durdum cevap alamadım, kendimi bir yere koyamayınca da ne okuyabildim ne de yazabildim. İnanır mısınız uykum gelsin diye bekledim, bazen o da gelmedi. Bakıyorum yatağım yatak odasına uzanmış, öyle rahat rahat takılıyor. Peki ben niye ona uzanamıyorum. Başka bir yatağın, odanın ve mutfağın anlamını içselleştirmem neden bu kadar zaman alıyor diye sorup duruyordum ki biraz anladım.

Anlatayım; en büyük zevkim uyumadan önce uzanıp hayal kurmak ve bu sırada duvarda ve tavandaki çatlaklar dahil her şeyi belleğime kazıyorum. Onlar hayalin bir parçası. Sonra, perde aralığından gözüken gökyüzü ya da karşı binanın balkonu da bunun bir parçası. Ve benim bütün bunları silip hayalim için yeni bir mekan yaratmam zaman alıyor. Neymiş, çok da uyumlu programlanmamışız bence.

Başlığa dönelim, eşya geliyor ve yerleşiyor. Öyle yerleşiyor ki biz onların esiri oluyor hiçbir yere gidemiyor, muhafazakarlaşıyoruz. Biriktirdikçe biriktiriyor, adeta onlar için çalışıyoruz. Taşınırken kaybolan ütünün son taksidi uykumuza giriyor. Birisine verirken ne zorluklarla aldığımızı anımsayıp kederlendiyoruz bile ve hatta duygusallaşıp hiç kullanmayacaklarımızı yığıyoruz odalara. Neyse, ütü demişken bir de eşyalar aracılığı ile evlerde yaşanan mekan savaşları var ki o da ayrı bir yazı konusu. Odamdaki halıyı her defasında çapraz seren anneme karşı düzlük savaşı verdim misal. Ve ütü masası istenmeyen eşya arasında. Herkesin odasından kovuluyor, en son antreye düştü garibim. Transit ve sahipsiz bölgeye. Belki benden sonra odama sahip çıkar diye iyi davranıyorum yine de. Geçerken ayağımı takmıyorum gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder